Paris’te
Bir sokak var
Bu sokakta bir ev
Bu evde bir merdiven
Bu merdivende bir oda...
Küçük bir kuşun kanadında başlıyor Paris gezisi. Önce kentin üzerinden bir kez geçip sıradan sokaklarından birine dalıyoruz. Küçük kuş, bu sokaktan bir ev seçiyor bize. Belki önceden bildiği bir ev. Eve girip merdivenlerden yukarı uçuyoruz. Bir odaya giriyoruz. Eşya kalabalığı olmayan bir oda burası. Odanın sakini ya da sakinleri, akşam iş çıkışı, yorgun argın gelecekler. Kim olduklarını bilmiyoruz. Tek bir fikrimiz var onlara ilişkin: Güzel günler göreceklerine inanıyorlar. Nereden mi anladım? Caroline Mc Avoy’un, kitabı resimlendlrirken kullandığı göz alıcı, hayat dolu renklerden.
Paris’te, eski bir Fransız tekerlemesi. Kitabın tamamı bu kısacık tekerlemeden oluşuyor. Malum, Paris öyle bir kent ki sanki orayı gören görmeyen, bilen bilmeyen herkesin, onun hakkında söyleyecek bir sözü var. İşte Mc Avoy’un mükemmel resimlemeleriyle birleşen bu geleneksel metin, Paris’e ilişkin algımıza ya da bildiklerimize bir yenisini ekliyor.
Bize Paris’i gezdiren küçük kuşla kitabın kapağında karşılaşıyoruz. Tüyleri rengârenk, cüssesine inat kendine güvenli görünüyor. Kitabın başından sonuna dek umutlu olmamızı sağlıyor onun bu hâli. Bir de “merak” hissine kapılıyoruz yine onun sayesinde. Ben, daha önce bir kere gezdiğim Paris’i, yeniden görmek istedim.
Sokaklarda yatıp kalkan evsizlerini; dışlanmanın yarattığı öfkeyi her an birilerinin üzerine boşaltmaya hazır yaşayan kalabalıklarını görmezden gelmeyi başarabiliyorsanız eğer Paris gerçekten güzel. Paris’te’nin küçük, renkli kuşu, Paris’in öfkeli kalabalığı için mutlu günlerin geleceği duygusunu veriyor insana.