Bu yazının işi çok zor. Şiiri olmayan annelere ve babalara, çocuklarına şiir okuma sevgisini kazandırmalarını öğütleyecek çünkü. Şiir okumanın ya da belleğinde en az bir tane “Bu benim en sevdiğim şiir” diyebileceği bir şiiri tutmanın güzelliğini anlatacak. Şiirin kaynağının aşırı duygusallık olmadığını, onun bir düşünme biçimi olduğunu söyleyecek. Çocukların daha küçücükten şiirle tanışmalarını, hatta kısa kısa şiir yazma alıştırmalarına yönlendirilmelerini önerecek. “Çocuk şâir mi olacak?” sorusuna verilecek sabırlı yanıtlar arayacak. Bütün bu söylediklerimi yapmaya çalışan büyüklerin çocuklarına akıl verecek yüzleri olsun, diye onları da tez zamanda şiirle tanışmaya çağıracak. Nasıl yapacaksa?
Belki Fazıl Hüsnü Dağlarca bu yazının işini kolaylaştırır.
İlk günüydü okulun
Bütün bitkiler kımıldıyordu gülüşüyordu
Sanki akıyordu ortalıktan
Büyük bir mutluluk binbir yeşile bürünmüş
13 sıra vardı pırıl pırıl
İlkini dolduruverdi küçükler
Roka nane salatalık maydonoz
Taze turp biber sarmısak soğan
Şimdi on iki sıra kalmış geriye
Bizlerse 25 bitkiydik
Öğretmen sığdıramadı ki
…
Bitkiler Okulu’nda çocuklara bitkileri ve doğa sevgisini anlatır Dağlarca. Çocuklar da doğadaki bitkiler gibidir Dağlarca’nın dizelerinde. Yalın ve doğal...
Doğa sevgisi kazandırmanın yolu illâ ki sözden geçsin diyorsanız bence buna ilişkin “Soluk Almak” şiirinden daha etkili bir söz az bulunur.
Bitkiler soluk almazsa
En küçük yeşilden
En büyük ağaca dek
Bitkiler soluk almazsa
Duruverir
Yeryüzündeki öteki yaşamların hepsi
Şiir çocuklar için, bizlerin aksine, keyifli bir edebiyat türüdür. Uzun değildir çünkü. Kolayca yer bulur belleklerinde ki, bu pek çoğu için eğlencelidir. Medeni cesaretleri bizimkine göre fazla olduğundan ezberledikleri bir şiiri yüksek sesle okumanın zevkine de varmak isteyebilirler. Yeter ki şiirden haberdar edilsinler.