İsveçli bir yazarla tanıştım: Ulf Stark’la. Bir İskandinav’la tanışıp kaynaşmak kolay değil. Onların yarımadasında yaşıyor olsanız bile… Ben de kolay bir yol buldum: Konu komşu edinmek yerine yazarıydı, müzisyeniydi, sinemacısıydı, masal kahramanlarıydı, ünlenmiş kimleri varsa tanımaya çabalıyorum. Tanıştım dediysem, olan biten budur. Islık Çalabilir Misin Johanna?’yı okudum bugün.
Böylece Berra, İsveç’ten evimize konuk oldu. Hani şu, bir dedesi olmasını çok isteyen Berra. Bu özlemini gidermek için de arkadaşı Ulf'ten yardım alan ve onun sayesinde, dede diye bağrına bastığı Nils’le güzel günler geçiren Berra.
Arkadaşı Ulf’un ona beş lira veren, torununa meyve suyu ikram eden ama kendisi paça içen bir dedesi var. Berra’nın neden olmasın? Bu düşünceyle Berra ve Ulf bir huzurevine giderek Berra’ya bir dede seçiyorlar: Nils’i… Nils de yıllardır beklediği torunuymuşçasına karşılıyor onu. Birlikte dolaşmaya çıkıyorlar, Nils’in doğumgünü olduğunu varsaydıkları bir günde kutlama yapıyorlar. Nils de onun için uçurtma yapıyor ve ona ıslık çalmayı öğretmeye çalışıyor. Bakalım Berra yeni dedesinin verdiği ıslık derslerinden yüzünün akıyla çıkabilecek mi? Çünkü ıslık çalmayı başarana dek onun yanına gitmeme kararı aldı.
Berra’nın böyle kolayca bir dede seçmesine ve sanki yıllar öncesinden o dedenin torunuymuş gibi davranmasına hiç şaşırmadım. Çünkü çocuk algısı bu kadar yalındır aslında: Bir torunun dede için yapması gereken şeyler vardır, dedenin de torun için. Bunları karşılıklı yerine getirebiliyorsanız neden dede-torun olamayasınız ki?
Biz büyükler için durum farklı ne yazık ki: İlle de kan bağı. Sadece kendine ait olanı sevmek yani. Ne tuhaf!
Kitaba ilişkin düşündüklerimi olabildiğince sona bıraktım. Ne kadar kıskandığım geç fark edilsin diye. Islık Çalabilir Misin Johanna? İsveç’in en prestijli ödülü olan August Ödülü’ne ve başka pek çok uluslararası ödüle layık görülmüş. Ayrıca televizyon filmi olan Islık Çalabilir Misin Johanna? her yıl İsveç’te, Noel’den önce mutlaka televizyonda gösterilirmiş. Ama bütün bunlar beni ilgilendirmiyor. Belki sizin ilginizi çeker diye aktarayım dedim. Yazarı, çocuk dünyasını bu denli iyi algılamış olmasından dolayı kıskandım. Öyküsündeki yalınlığı ve içtenliği kıskandım. Bir de belki Berra’yı, evet onu da kıskandım. Çocukken bir dedem olmasını çok istediğim halde neden böyle bir çözüm üretmek gelmedi aklıma diye düşündüm ve onun geç de olsa bir dede sahibi olmasını kıskandım.