Kafa karışıklığının iyi olduğuna inanırım. Çünkü merak duymanın, soru sormanın kişiyi dinç tuttuğunu düşünürüm. Kafası karışık insan, o karışıklığı gidermek için sorular sormak, yeni fikirler üretmek, belki de daha önce denenmemiş şeyler denemek zorunda kalır. Bilmediğimiz denizlere açılmak hiç de küçümsenecek bir macera sayılmaz bana göre. Ne var ki, her kafa karışıklığının yararlı olduğuna hükmetmeden önce hayatımızdaki türlü meşguliyetlerin yarattığı çözümsüzlükleri de hesaba katmayı öneriyorum. Güvensizliğin yarattığı kafa karışıklıkları ne kadar yıpratıcı, yorucudur. Bırakın yaratıcı çözümler üretmeyi, nefes almayı bile unuturuz öyle zamanlarda.
Dere Tepe Ters'i okurken, her iki türden kafa karışıklığıyla da karşılaşıyoruz. Gündelik hırslara kendini kaptırmış olanlar zihinlerindeki dolambaçlı yollarda kaybolurken, gerçek bir merak ve hevesle yola çıkanların hem eğlenip hem de çözümler üretmelerine tanıklık ediyoruz.
Italo Calvino, zengin hayal gücü ve başarılı kurgularıyla dünya okurların gönlünde yerini sağlamlaştırmış bir yazar. Okuduklarım arasında en sık hatırıma gelen kitabı Varolmayan Şövalye'dir. Agilulfo ve Gurdulu ne zaman aklıma düşse neşelenirim. Varolmayan bir şövalyenin bir zırhın içinde mi yoksa boş bir şişede mi varolmadığı hafife alınacak soru değildir ne de olsa.
Dere Tepe Ters hikâyesinin İtalyanca orijinal başlığı La foresta-Radice-Labirinto. Kelimesi kelimesine Türkçeye çevirecek olsak herhalde "Orman-Kök-Labirent" diye çevirmemiz gerekirdi. Gündüzleri bile karanlık olan sık bir ormanda ilerlemeye çalışan Kral Clodoveo'nun kökler ve dallarla örülmüş labirentte yolunu bulma çabasını daha iyi açıklıyor belki bu başlık. Sadece Kral olsa yine iyi; hikâyedeki herkes bu kökler ormanında bir hedefe ulaşmaya çalışıyor. Uçları birleştirmekse "Koğak, koğak…" diye ötüp ormanın üstünde bir o yana bir bu yana uçan tuhaf görünümlü bir kuşa kalıyor. Sülün gibi tüyleri, karga gibi kanatları, ağaçkakan gibi uzun bir gagası, hüdhüd kuşu gibi siyah-beyaz bir ibiği olan bir kuş görseniz siz de peşine takılmaz mıydınız?
Kral ve ordusu saraya varabilecek mi? Prenses aradığını bulabilecek mi? Kraliçe ile Başvekil şehri ele geçirebilecek mi? Bu soruların ardında insanın hayat denilen labirentle mücadelesini, o labirentin sonundaki ışıklı dünyaya ulaşmaya çalışmasının heyecanını duyuran bir hikâye Dere Tepe Ters. Büyük bir keyifle okudum. Fakat ufak bir uyarıda bulunmadan geçmek istemiyorum. Calvino, şehirle ormanı, köklerle dalları, yeraltıyla gökyüzünü ustalıkla harmanlarken kurgunun ağırlığını hissettirdiğini düşündüğüm yerler de oldu. O nedenle ufak bir kafa karışıklığı yaşadığımı da itiraf etmeliyim: acaba minik okurlar bu öyküden benim kadar keyif alabilirler mi? Ama belki de bu kafa karışıklığı "iyi" bir kafa karışıklığı değildir, kim bilir?