Kız çocukları ışıltılı şeyleri sever. Annelerinin kulaklarında sallanan küpeler, parmaklarını süsleyen yüzükler, ortada bırakıldığı zaman oyuncağa dönüşmeye en uygun nesnelerdir. En sevilen büyükler, ışıltılı aksesuarları olanlardır. Bazen evin küçük kızı, aile çevresinden bir yetişkini kendine model olarak seçer. Bu kişi genellikle süsüne düşkün, o çok beğenilen parlak takılara sahip biridir. Büyüyünce onun gibi olunmaya karar verilir. Avuç avuç pırlantalara, incilere sahip olmanın tek yolu vardır: Büyümek.
Yetişkinlik yıllarında parlak taşlar kimileri için mutluluk vesilesi olmaya devam eder. Onlardan birine sahip olmak, “şanslı” olmak ve çok sevilmek demektir.
Bazı kız çocukları ise büyüdüklerinde, o çok beğendikleri elmasların yer yüzüne nasıl çıktığını öğrenirler. Parıltılı taşların, ancak çocukluk düşlerinde zararsız olabileceğini fark ederler. Çünkü Somali’de, elmas madeninin hemen yanıbaşında, hırsız olduğundan şüphe edilen madencilere işkence yapmak için kurulmuş bir işkencehane vardır. Sierra Leone’de, savaşmak istemedikleri için kol ve bacakları kesilen 4 - 12 yaş arası sakat çocuklar, karın tokluğuna elmas madenlerinde çalışırlar. Gün içinde bir kere yedikleri pirinç lapası, elmas çalmadıklarından emin olmak için verilen müshilin etkisiyle bedenlerini kısa sürede terk eder. Bu çocukların önemli bir kısmı, hep çocuk kalır. Bunları öğrenip de pırlanta taşlı bir yüzüğe küçük bir kızın umutlu gözleriyle bakmak mümkün olabilir mi?
Büyümek İsteyen Goril’in sevimli kahramanı Pongo da dünyaya gözlerini elmasın vatanı olan Afrika’da açmış bir yavru. İnsan yavrusu değil, bir goril yavrusu. Ancak onun da pek çok insan yavrusuyla benzer bir derdi var: Büyümek. Babasının sırtındaki gri tüylere sahip olmak; onun gibi göğsünü yumruklamak; sürüye yön vermek Pongo’nun özlemle düşünü kurduğu şeylerdir. Annesi artık onunla birlikte ağaç tepesinde değil de babasıyla yerde uyuması gerektiğini söylediği gün, hayatının dönüm noktası olur. Pongo artık büyümeye başladığını anlar.
Kız kardeşi dünyaya geldikten sonra Pongo’nun sorumlulukları da artmıştır. Babasıyla, bir goril sürüsünün nasıl yönlendirileceğine ilişkin alıştırmalar yaparlar. Küçük goril kendini tanırken karşılaştığı diğer canlı türlerini ve onlarla nasıl ilişkiler kurması gerektiğini de öğrenmeye başlamıştır. Örneğin, insanları tanır. Elbette onlarla ilgili ilk öğrendiği, insanların zarar veren canlılar olduğudur.
Bu sırada bir süredir onları izleyen bir adam vardır. Bu adam Pongo’nun, babasından dinlediği diğer insanlara benzemez. Karşılaştıkları ilk günden itibaren onlardan korkmadığını ve kendisinin de korkulacak biri olmadığını, gorillerin işaret dilini kullanarak açıklar. Böylece gittikleri ve kamp kurdukları her yerde onları gözlemeye devam eder. Birgün küçük kardeşi Hoppa, onu vurmak isteyen bir avcının elinden bu adam sayesinde kurtulur. Böylece hem Pongo ve kardeşi hem de sürüdeki diğer goriller, nadir de olsalar, bazı insanların zararsız olduğunu öğrenirler.
Jill Tomlinson’un Afrikalı kahramanlarından biri olan Pongo, büyürken yaşadığı serüvenlere bizi de dahil ediyor. Gorillerin beden diliyle ilgili temel bilgileri, bir goril sürüsünün şefinin sorumluluklarını, yavru gorillerin oyunlarını Pongo’yla beraber öğrenebilirsiniz. Gorillerin özelliklerini bilmek, olur da yolunuz Afrika’ya düşerse yararlı bir bilgi olabilir.
Öte yandan, kendi türünün yavrularına bile acımayan bir canlı olduğumuz düşünülürse zaten ürkecek bir durum yok.