Gergedanların derisi neden buruş buruş olur; balinaların boğazı, leoparın benekleri, filin hortumu, devenin hörgücü nasıl oluştu; ilk mektup ne zaman yazıldı? Bunları merak etmeyen var mı aranızda? Şimdi olmasa da bir zamanlar mutlaka kafamızı kurcalamıştır. Ben itiraf edeyim: İşte Öyle Hikâyeler’i gördüğümde kimselere soramadığım soruların yanıtlarının beni beklediğini anladım.
Rudyard Kipling’in hayvanlar âlemine ilişkin gözlemlerini, öğrendiklerini paylaştığı kitaplarından biri İşte Öyle Hikâyeler. Kitap, çocukların akıl edip merakla büyüklerine soracakları; büyüklerin de yanıtlayamayınca gerginleşip “Nereden çıktı canım şimdi bu?” diye tepki göstereceği soruları tahmin etmiş de onları cevaplamış sanki. Yazar kısa öykülerle, gördüğü egzotik yerleri ve orada yaşayan hayvanları anlatmış. Çocuklara Uzak Asya’nın doğasının kapılarını da açmış. Ben de çok merak ettiğim yanıtlara böylece ulaşmış oldum.
Leoparlar benekliydi; ama bunun mutlaka bizim bildiğimiz dışında bir nedeni olmalıydı. Mektup yazının ilk ortaya çıktığı zamanlardan beri vardı kuşkusuz; ama ilk mektup acaba nasıl yazılmıştı? Ben bunların bizim bildiğimiz dışında nedenleri olmasını istedim hep. Yaşamın bambaşka, bizim bildiklerimizin çok dışında bir seyrinin olması fikri, büyükler için çocukçadır belki. Ama çocukların olaylara kendilerince buldukları nedenlerin, bilgelik taşıdığını düşünmüşümdür hep. Kipling’in anlattığı öyküleri de bu yüzden sevdim. Çocukların taşıdığı o bilgeliğe yakın buldum onları.
Kitap 19. yüzyılda kaleme alınmış. Dili, tahmin edebileceğiniz gibi, bugünün çocuk öykülerinin dilinden biraz farklılık gösteriyor. Ancak anlatımdaki yalınlık ve içtenlik öykülerin hepsini zevkle okunur kılmış.
Kipling yaşamının önemli bir kısmını Hindistan’da geçirmiş. O coğrafyayı çok iyi öğrenmiş. Dünyanın başka yerlerini de görme şansı yakalamış; ama bu gezip görmeler, farklı insanları ve doğanın farklı yönlerini tanımalar, onun en çok, “beyaz adam”a sevgi ve saygı duymasına neden olmuş. Bu dünyadaki en üstün varlığın kendi soyu olduğuna karar vermiş. Bu benim için anlaşılmaz bir şey. Kipling yazdıklarıyla bizi doğa sevgisi taşıdığına ikna ediyor çünkü. Doğa sevgisi taşıyan birinin bütün insanları sevmemesi ne mümkün?