Bir kediniz varsa o kedi bir zaman sonra size ait olmaktan çıkar, aynı evi paylaştığınız bir ev arkadaşı olur. Hattâ dikkat edin, onun kölesi bile olabilirsiniz bir anda. Bir de bakmışsınız akşam iş dönüşü kediniz çatık kaşlarıyla size miyavlıyor: “Nerede kaldın? Hadi oyalanmadan ellerini yıka da mama tabağıma bir şeyler koy!”
Dünyanın Bütün Kedileri’nin Maviş’i beş yavruyu doğurmadan önce nasıldı bilemiyoruz. Siyam kedilerindeki kendilerini yaşadıkları evin kontu ya da kontesi sanma halinin, diğer kedilere göre biraz daha fazla olduğunu okumuştum bir yerlerde. Ne kadar bilimseldir bu söylenen, fikrim yok. Ama Çetin Öner ve ailesinin, Maviş ve yavrularını aileden gibi gördükleri çok açık. Üzerine manzume yazılmış kaç kedi biliyorsunuz?
Maviş‘in öyküsü onun bir gece arka arkaya beş yavru doğurmasıyla başlıyor. Yazarımız Ankara’dayken Side’de tatil yapan oğlundan kedilerin doğum haberini alıyor ve ertesi sabah yola düşüyor. Ama tek başına değil. Okuru da dahil ediyor yolculuğuna. Biz de onunla Polatlı’dan çıkıp Afyon’u, Burdur’u geçiyoruz. Afyon’dan kaymak ve sucuk almayı unutmadan elbette. Oradan Side’ye uzanıyoruz.
Diğer dillerin edebiyatlarını bilmiyorum, ama bizde doğaya ilişkin yazmak çok yaygındır. Kimi aşkla tutuşur; taş, toprak, börtü böcek demeden bağrına basar. Kimi de, belki yine aşkla, kurdun kuşun yuvasını dağıtır. Ben doğa sevgisi temalı ürünler içinde Dünyanın Bütün Kedileri’ni ayrı bir yere koymak istedim. Doğayı ve canlıları sevmeyi öğütlemediği, bu duyguyu paylaşarak öğrettiği için.
Öykünün samimiyeti de burada gizli bence. Öner “doğayı sevmelisiniz” diyerek parmağıyla nasihat etmiyor. Ankara’dan Side’ye uzanan yolculuğunda kedisinin yavrulamasıyla yaşadığı sevinci okurla paylaşıyor. Yaşamına ilişkin ipuçları sunuyor bize. Gazetelerde arananların listelerinin, sokaklarda ölen insanların olmasından darbe öncesini yaşadıklarını anlıyoruz. Yazarımızın da 68 kuşağından olduğunu öğreniyoruz örneğin. Yavruların doğumundan duyduğu mutlulukla o yıllarda sevdiği türküler düşüyor diline. Çocukluğunun geçtiği Binboğalar geliyor aklına. Annesini anımsıyor. Kedisini anımsıyor.
Derken varıyoruz Side’ye. Yavrular mutlu, ev halkı mutlu. Ama anne kedinin sütü yetmiyor yavrulara. Yavaş yavaş sararıp soluyor. Aile kedinin haline acıyıp Ankara’ya geri dönmeye karar veriyor. Tatillerini kesiyorlar.
Kedilere gösterdikleri ilgiye rağmen Maviş ve bir yavru ölüyor. Geriye kalan yavrulardan ikisi Bursa ve İstanbul’a gönderiyorlar. Diğer ikisini de, yazarın deyimiyle, everiyorlar. Maviş’in acısı da yüreklerinde kalakalıyor.
Kitabın sonunda yazarımız:
Şimdi beni iyi dinleyin
İnsan sevgisini ıskalamayın ama
Ne yapıp edin
Siz de bir kedi edinin.
diyerek öğütlerini sıralamış.
Kendi yaşamına hayvan sevgisini nasıl yerleştirdiğini bu denli içtenlikle anlattıktan sonra onun öğütlerini kulak ardı etmek ne mümkün.