Uçan Salı

Düş kurmaya çalışıyorum. Çok mu zor, diye sormayın. Zor… Çünkü düşlerimin Sibel'in düşleri gibi eğlenceli olmasını istiyorum. Çok yorucu bir kenti bile eğlenceli bir hale getirebilsin örneğin. Asık suratlı bir okur müdürünü tebessüm ederken çizebileyim bu düşte ya da sokakta gördüğüm herhangi birine ilişkin sevgi dolu bir şeyler barındırsın içinde.

Uçan Salı sıcacık, düşlerle dolu bir öykü. Öykümüzün kahramanı Sibel, düş kurmayı iş haline getirmiş. Hayallere dalıp duruyor. Çünkü vazgeçilmez bir tutkusu var: Uçmak. Hem de öyle kuş olup uçmak ya da uçağa binmek falan değil derdi. Kendi bedeniyle uçmak istiyor.

Kimi anneler ve babalar çocuklarının kendi kendilerine konuşmasından endişe duyarlar. Olmayan bir varlıkla sohbet etmek, biz yetişkinler için hayra alâmet değil. Gerçek yaşamla olan bağlarımızın sağlam olmasını isteriz. Ama çocukların düşlerini denetlemek niye? Onlar hayali arkadaşlarından oluşan yeni bir dünya kurabilirler. Yaratıcılığın sınırlarını zorlamak onların işi değil mi?

Sibel'in uçmaya ilişkin düşü olmasa Kadıköy'ün salı pazarını kuş bakışı nasıl gezeceğiz? Çöpleri karıştıran yırtık pırtık giysili, kir pas içindeki bir kadının da sevgi dolu bir evi, o evde onu bekleyen torunları olabileceğini nasıl akıl edeceğiz? Üstelik öylesine güzel ve renkli ayrıntılara sahip ki Sibel'in aklından geçenler. Evlerinin karşısında bir mezarlık, bu mezarlıkta da ilginç bir mezar taşı var. Üzerindeki yazı sürekli değişen bir mezar taşı bu. O gün Sibel'in kafası hangi düşle meşgulse taşın üzerindeki yeni yazı bunun ipuçlarını taşıyor.   Uçmasını sağlayan kanatlar, öyle sıradan, kuş kanadı değil. Manavın kızının beline dek inen saçları, iki güzel kanada dönüşüp Sibel'in omuzlarında beliriyor. Sibel'in her zaman hayran olduğu upuzun saçlar, onun gökyüzünde süzülmesini sağlıyor. Kaybolduğunda gördüğü rüya ise bambaşka bir sevecenliği barındırıyor. Pazara giderken rastladıkları çöp karıştıran kadın, sözde onu buluyor ve evine misafir ediyor. Yaşadığı kulübede onları iki küçük torunu karşılıyor: Sinan ve Dilek. Sinan ve Dilek kim mi?  Onların Sibel'in yaşamındaki yerini öğrenmeyi de size bırakayım.

Bunlar Sibel'in düşleri. Ben asıl, Müge İplikçi'nin bizim için kurduğu Kadıköy düşüne kaptırdım kendimi. Sibel'in ailesiyle yaşadığı ev, tren yolunun yanıbaşında pembe bir bina. Evden çıktıkları zaman havaya karışan  bahar çiçeklerinin kokusunu duyuyorlar. Oysa İstanbul'da ne mümkün… Manavı, fırıncısı, sütçüsüyle sıcacık bir semt manzarası anlayacağınız. Kentin yitirdikleri de düş olup geri geliyor bize.

Uçan Salı

Yazar: 

Resimleyen: 

Yayınevi: 

Yayın Yılı: 

2010

Yaş Aralığı: 

7 - 9

Yaş Grubu: